Muhteşem | Konular | Kitaplar

Barbaros Hayreddin Paşa’nın Ölümü

Barbaros Hayreddin Paşa’nın Ölümü (4 Temmuz 1546):
Nis (Nice) seferi Barbaros’un denizde geçen uzun hayatının son seferi oldu. İstanbul’a dönen ve yaşı ilerlemiş olan Barbaros bir daha sefere çıkmadı. Cihan tarihinin en büyük amirallerinden ve şahsiyetli Türk büyüklerinden biri olan Barbaros seksen yaşında iken 1546 yılında, şan ve şeref içinde istanbul’da öldü. Beşiktaş’taki türbesine defnedildi. Türk donanması, asırlarca İstanbul’dan sefere çıkarken bu türbeyi, toplarını ateşleyerek selamlamayı millî bir gelenek haline getirdi. Bugün, her yıl Türk Donanma Günü olan Preveze Zaferi’nin yılldönümünde, deniz kuvvetleri tarafından selamlanmaktadır.
Barbaros’un Ölümünden Sonra Akdeniz’deki Gelişmeler:
Barbaros’tan sonra yerine karadan yetişme Sokullu Mehmet Paşa ve Sadrâzam Rüstem Paşa’nın kardeşi Sinan Paşa’nın Kaptân-ı Derya makamına getirilmesi, Turgut Rcis’in Kaptân-ı Derya olmasını bekleyen Türk denizcilerini kızdırdı. Padişah emri ve Divân-ı Humâyûn’un iradesi mukaddes olduğundan bu kızgınlık, memnuniyetsizlikten ileri gitmedi. 1554′te meslekten gelme bir denizci olan Piyâle Paşa Kaptân-ı Derya oldu. Barbaros’un yetiştirdiği Turgut Reis; Uluç Ali, Hasan, Piri, Şeydi Alî ve Salih Reisler ile birlikte çalışarak; Türk donanmasının Akdeniz’deki üstünlüğünü devam ettirdi.

Barbaros’tan sonra, Cezayir Beylerbeyliği’ne evlatlığı Hasan Paşa ve asıl oğlu Hasan Paşa, daha sonra da Salih Reis (Paşa) getirildi. Preveze’de Türk donanmasının sağ kanadına kumanda eden Salih Paşa, Fas İmparatorluğunu Osmanlı Devleti’ne bağladı (1551-1556).

Barbaros’un “Allah, din ve devlet uğruna çarpışan bir Turgut dünyaları değer ve benden yarardır” dediği Turgut Reis (Paşa), 1551′de Kaptân-ı Derya Sinan Paşa ile Malta kuşatmasına katıldı. Sefere çıkmadan önce Sinan Paşa’ya, Turgut Rcis’in dediklerinden dışarı çıkmaması bildirilmiş ve Trablusgarb’ın fethinden sonra buranın beylerbeyliğinin Turgut Reis’e verileceği padişah tarafından emredilmişti. Malta kuşatmasından vazgeçildi ve Trablusgarb Sen-Jan (Saint-Jean) Şövalyelerinden alınarak fethedildi (15 Ağustos 1551). Kanunî’nin emrine rağmen, Vezir-i âzam Rüstem Paşa’nın entrikaları ile Sinan Paşa, Trablusgarb Beylerbeyliği’ni Turgut Reis’e vermedi. Turgut Reis, buna çok üzüldü. Tek kelime ile olsun itiraz etmeyi şerefine yediremedi. Buna karşılık Turgut Reis, Trablusgarb’dcn ayrılırken Donanma-yı Hümâyûn, Kaptân-ı Derya Sinan Paşayı karada bırakarak Turgut Reis’in peşine takıldı. Turgut Reis’in: “Ne yapıyorsunuz, bu hareketiniz isyan demektir.” sözüne karşılık Türk kaptanlar; kendisini takip edeceklerini ve kendisinden başka kaptân-ı derya tanımayacaklarını bildirdiler. Sinan Paşa’nın yalvarmaları üzerine, devletin yüksek menfaatlerini düşünen Turgut Reis, Tunus’a gitmekten vazgeçti ve Türk donanması ile birlikte İstanbul’a döndü. XVI. yüzyılda Osmanlı Devleti’nin disiplin ve asayişinin zirvesinde bulunduğu bir dönemde meydana gelen bu olay, Rüstem Paşa ve etrafındakilere duyulan nefretin derecesini göstermek bakımından önemlidir. Vezir-î azam Rüstem Paşa’nın Turgut Reis aleyhindeki entrikalarına rağmen, Turgut Reis’e sevgisini ve dehasına hürmetini eksiltmeyen Kanunî; Trablusgarb Beylerbeyliği’ni kendisine “kayd-ı hayat” şartı ile verdi (1556).
Turgut Reis, 1552′de Türk donanması ile birlikte Fransa’ya yardım etmek üzere Batı Akdeniz seferine katıldı. Andrea Dorya’yı takip eden Turgut Reis, ezelî rakibini Napoli, Roma arasında Ponza Adası yakınlarında yakaladı. Ponza Deniz Savaşı’nda ağır kayıp veren Andrea Dorya, Sardunya’ya doğru kaçarak canını kurtardı ( Ağustos 1552). Napoli körfezinde Türk donanmasına katılması gereken Fransız donanmasının ortalıkta görünmemesi üzerine geri dönüldü.

Kaptân-ı Derya Sinan Paşa’nın 1554′te ölümü üzerine, yerine meslekten gelme Piyâle Paşa tayin edildi. Şarlken karşısında zor durumda kalan Fransa Kralının yalvarmaları üzerine Kanunî, “Akdeniz hâkimiyetini elde tutmak” için Donanmay-ı Humâyûn’u Fransa’nın, yardımına gönderdi (1554). Kanunî, Kaptân-ı Derya Piyâle Paşa’ya da “Zinhar Turgut Paşa’nın reyinden taşra hareket edilmemesini” emretti. Türk donanması, Fransızlara yardım amacı ile Baü Akdeniz Seferinde Korsika Adası’nı kuşattı. Bazı İtalyan şehirleri ile birlikte Minorka, Elbe ve Balear adaları fethedildi (1558).

Şarlken’in yerine geçen II. Filip, Akdeniz hâkimiyetini ele geçirmek için Türklerin Trablusgarb, Orta ve Güney Tunus’tan çıkarılmaları gerektiğine inanıyordu. Bunun için Tunus ve Trablusgarb’ı elinde tutan Turgut Paşa’nın en önemli müstahkem üssü Cerbe Adası’nın alınmasına karar verdi. Cerbe Adası, Tunus ile Trablusgarb arasında bulunuyor ve buradan her iki ülkenin kontrolü kolaylaşıyordu. Turgut Paşa esas kuvvetleri ile beylerbeyliğinin merkezinde Trablusgarb’de bulunuyordu. Cerbe’de ise 1000 Türk ile birkaç bin Arap gönüllü vardı.

Gian Andre Dorya (Andrea Dorya’nın yeğeni) kumandanlığındaki büyük Haçlı donanması 1559-60 kışını büyük hazırlıklarla geçirdi. 1560 şubatında “Akdeniz’de hâkimiyet ve üstünlük kurmak” için büyük çekişmenin Cerbe’de olacağını anlayan Turgut Paşa, yanında bulunan Uluç Ali Reis’i durumu anlatmak ve yardım istemek üzere İstanbul’a gönderdi. 200 gemi ve 30.000 askerden meydana gelen büyük Haçlı armadası 12 Mart 1560′da Cerbe Kalesi’ni kuşattı.

Cerbe Kalesi düştü ve Haçlılar Cerbe Adası’na hâkim oldular.Kaptân-ı Derya Piyâle Paşa’nın yardıma gelmesi ile Turgut Paşa ile birleşip güçlenen 120 gemilik Türk donanması, Cerbe Adası önünde Haçlı armadasını pek az kayıp vererek bir kaç saatte imha etti (14 Mayıs 1560). Preveze’den 22 yıl sonra Türkler, Haçlılara karşı en büyük açık deniz savaşını kazandılar. Yeğeninin zafer haberini Cenova Kilisesi’nde dua ederek bekleyen Andrea Dorya, hezimet haberini alınca yatağa düştü, bir daha kalkamadı ve üzüntüsünden öldü.
Cerbe Deniz Zaferi’nden sonra Cerbe Kalesi yeniden alındı ve ada Türk hâkimiyetine geçti.