Akdeniz’de Hâkimiyet Mücadelesinin Sebepleri
Asya, Avrupa ve Afrika kıtaları arasında bulunan Akdeniz, Müslümanlar tarafından İspanya’nın fethedilip orada Endülüs İslâm Devleti’nin kurulması ile (711-714) Müslüman gölü olmuştu. XII. yüzyılda Haçlı seferleri sırasında ve İspanyollar tarafından “Endülüs İslâm Devleti” tamamen yıkıldıktan (1492) sonra, Akdeniz’deki hâkimiyet Avrupa devletlerinin (İspanya, Fransa, Venedik) eline geçmişti. XVI. yüzyılda, İpek ve Baharat yollannın Osmanlı Devleti hâkimiyetine geçmesi neticesinde, Avrupa devletleri başta Portekiz ve İspanya olmak üzere, açık denizlerde keşiflerde bulunmuşlardı. Avrupalıların doğuda Hindistan’a, batıda Amerika kıtasına ulaşmaları ile Batılıların deniz hâkimiyeti genişlemiş ve büyümüştü.
Kanunî padişah olduğu zaman (1520), Kıbrıs, Rodos, Girit, Malta gibi Akdeniz’de bulunan önemli adaların hemen hemen tamamı Avrupalıların elinde bulunmakta idi. Akdeniz, Adalar Denizi (bu denize Ege Denizi adı Cumhuriyet’ten sonra verildiği için tarihî gerçeklere uygun olarak Adalar Denizi adını kullanıyoruz) ve Karadeniz Osmanlı Devleti topraklan arasında kalmalarına rağmen, bu denizlerdeki ticaret başta Venedik olmak üzere diğer Avrupa devletlerinin tekelinde idi. Gittikçe hâkimiyet alanı genişleyerek bir cihan devleti olan Osmanlı Devleti için, Avrupalıların deniz hâkimiyeti ve ticareti tekelinde bulundurmaları engel teşkil etmekteydi.
Kanunî Sultan Süleyman, Avrupa Hristiyan birliğini parçalamak amacı ile Katoliklere karşı Protestanları; Roma-Gcrmen İmparatoru Şarlken’e karşı da Fransa Kralı 1. Fransuva’yı destekliyordu. Aynca Kanunî, denizlere hâkim olunmadıkça Şarlken’in ve “Avrupa Hristiyan Birliği”nin parçalanıp yıkılamayacağına inanıyordu. Ümit Burnu’nu geçerek Hindistan’a ve batıdan Amerika kıtasına ulaşan Avrupalı devletlerin bu yayılma hamleleri karşısına, Akdeniz’de tam bir hâkimiyet kurarak çıkmak gerekmekte idi. İşte bu sebeplerden, Kanunî devrinde Akdeniz ve Hint Okyanusu’nda Osmanlı Türk hâkimiyetini kurmak için gerekli çalışmalar yapıldı.
Kanunî padişah olduğu zaman (1520), Kıbrıs, Rodos, Girit, Malta gibi Akdeniz’de bulunan önemli adaların hemen hemen tamamı Avrupalıların elinde bulunmakta idi. Akdeniz, Adalar Denizi (bu denize Ege Denizi adı Cumhuriyet’ten sonra verildiği için tarihî gerçeklere uygun olarak Adalar Denizi adını kullanıyoruz) ve Karadeniz Osmanlı Devleti topraklan arasında kalmalarına rağmen, bu denizlerdeki ticaret başta Venedik olmak üzere diğer Avrupa devletlerinin tekelinde idi. Gittikçe hâkimiyet alanı genişleyerek bir cihan devleti olan Osmanlı Devleti için, Avrupalıların deniz hâkimiyeti ve ticareti tekelinde bulundurmaları engel teşkil etmekteydi.
Kanunî Sultan Süleyman, Avrupa Hristiyan birliğini parçalamak amacı ile Katoliklere karşı Protestanları; Roma-Gcrmen İmparatoru Şarlken’e karşı da Fransa Kralı 1. Fransuva’yı destekliyordu. Aynca Kanunî, denizlere hâkim olunmadıkça Şarlken’in ve “Avrupa Hristiyan Birliği”nin parçalanıp yıkılamayacağına inanıyordu. Ümit Burnu’nu geçerek Hindistan’a ve batıdan Amerika kıtasına ulaşan Avrupalı devletlerin bu yayılma hamleleri karşısına, Akdeniz’de tam bir hâkimiyet kurarak çıkmak gerekmekte idi. İşte bu sebeplerden, Kanunî devrinde Akdeniz ve Hint Okyanusu’nda Osmanlı Türk hâkimiyetini kurmak için gerekli çalışmalar yapıldı.
Denizlerdeki Gelişmeler
- Akdeniz’de Hâkimiyet Mücadelesinin Sebepleri
- Akdeniz Hâkimiyeti için Osmanlı Devleti’nin Avrupalılarla Mücadelesi
- Rodos Adası’nın Fethi
- Barbaros Hayrettin Paşa
- Cezayir’in Fethi
- Barbaros Hayrettin Paşa’nın “Kaptân-ı Derya” Oluşu
- Preveze Deniz Zaferi
- Cezayir Zaferi
- Türk Donanmasının Fransa’ya Yardım Etmesi
- Barbaros Hayreddin Paşa’nın Ölümü
- Malta Adası’nın İkinci Kuşatması
- Portekizlilerle Hâkimiyet Mücadelesi
- Portekizlilerin Hint Okyanusu’na Çıkışları
- Vezir Süleyman Paşa’nın Hint Seferi
- Pîrî Reis’in Hint Seferi
- Seydî Ali Reis’in Hint Seferi
- Açe Sultanlığı’na Yardım
- Hint Seferi’nin Sonuçları