Muhteşem | Konular | Kitaplar

Bağdat’ın fethi

Bağdat’ın fethi (28 Kasım 1534)
Bitlis Ik’jlerbeyliği’nin başka bir devlete geçmesi, Osmanlı Dcvlcti’nin kabul edemeyeceği bir durumdu. Bunun üzerine batıda Almanya’ya baş eğdirmiş Osmanlı Devleti, doğuda İran üzerine sefer açtı. Bir kısım kuvvetlerle önden gitmesi uygun görülen Vczîr-i âzam Damat İbrahim Paşa, 13 Temmuz 1534 günü Tebriz’e girdi. Daha sonra Kanunî, Orduy-ı Hümâyûn ile 11 Haziran 1534′tc İstanbul’dan ayrıldı. 28 Eylül 1534′tc Tebriz’e giren Kanunî, Azerbaycan’ın tamamını ele geçirdi. Tcbriz-Kazvin yolu ile ilerleyerek Irâk-ı Acem eyaletinin merkezi Hemedân’a geldi. Kanunî’nin hedefi, Safcvî ordusunu bulmak ve imha etmekti. Fakat, Şah Tahmasb ordusunu babası gibi tehlikeye atmak niyetinde değildi. Osmanlı Türk ordusu ile bir meydan savaşı yapmamak için Şarlkcn ve Ferdinand’ın yaptığı gibi devamlı geri çekilerek İran içlerine doğru kaçtı.

Hemedândan sonra güneybatıya ilerleyen Türk ordusu, Zağros dağlarını aştı. Öncü olarak ordunun önünde giden Damat İbrahim Paşa, 28 Kasım 1534′tc Bağdat’ı fethetti. 30 Kasım’da Kanunî Ordu-yı Hümâyûn ile Bağdat’a girdi. Beşyüz yıl Abbasî Halifeliğinin başkenti olmuş Bağdat’ta, Haneli mezhebinin kurucusu ve en büyük İslâm hukukçusu Ebû Hanîfe’nin türbesi bulunuyordu. İmâm-ı Â’zam Ebû Hanife’nin mezarı Bağdat’ın banliyölerinden Azamîye’de idi. 1508′de Akkoyunlular’dan Şiî Safevîlere geçen Bağdat ve çevresi ile birlikte Azamiye de harabe haline gelmişti. Kanunî Imâm-ı Â’zam’ın türbesinin ve camiin tamirini emretti. Yine İslâm büyüklerinden Abdülkadir Geylanî’nin türbesi başta olmak üzere, diğer türbe ve müesseseler tamir edildi. Büyük Türk Hakanı ve Türk ordusu, 1534-35 kışını Bağdat’ın ılık ikliminde geçirdi. Kanunî, Bağdat’ta, İrak’ın fethini tamamlayıp, arazi tahririni yaptırdı. Zeamet ve tımar teşkilâtını düzenledi. Irak topraklarının tahriri (tapu defterlerinin yazılması) yapılırken, Bayat Türklerinden ve dünyanın en büyük şâirlerinden Fuzûlî; 70 beyitlik meşhur Bağdat Kasî-desi’ni Kanunî’ye takdim etti. Padişahın emri ile Fuzûlî’ye günde 9 akça maaş bağlandı. Fuzûlî meşhur kasîdesinin son beytinde, “Geldi burc-î evliyâ-ya Pâdişâh-î nâm-dâr” diyerek, son mısra ile Bağdat’ın fethine tarih düşürmüştür(941-1534). Kanunî, Bağdat’ın güneyine de bir gezi yaparak, Şiîler tarafından kutsal sayılan ve Sünnîlerce de büyük hürmet gösterilen Kerbelâ ve Necef şehirlerini gördü. Hazret-i Hüseyin ve babası Haz-ret-i Ali’nin türbelerini ziyaret ederek hem Şiîleri hem de Sünnîleri memnun etti.

Bu sefer sonucunda Irâk-ı Acem ve Irâk-ı Arab fethedildiğinden, tarihlerimizde Kanunî’nin bu seferine Irakeyn Seferi denilir. Bu sefer ile Güney Irak’ta bulunan Basra ve Basra Körfezi’nin batı kıyılarındaki Arap aşiretleri de Osmanlı himayesine girdiler. Böylece Osmanlı hâkimiyeti, ilk defa Basra Körfezi’ne dayanmıştır. Basra Körfezi’nin kuzey, batı ve kuzeybatı kıyıları Osmanlı Devleti’nin eline geçmiştir.

Kanunî ve Türk ordusu Bağdat’ta iken Şah Tahmasb, İran’ın güç kaynağı Azerbaycan’ı işgale başladı. Azerbaycan Beylerbeyi olarak Tebriz’de bulunan Olama Paşa, Şah Tahmasb’ın kuvvetlerine fazla dayanamadı ve Van’a çekildi. 9 Aralık 1534′tc Tebriz tekrar Safevîler’in eline geçti. Bunu duyan Kanunî, Orduy-ı Hümâyûn ile 1 Nisan 1535′te Bağdat’tan ayrıldı. 30 Haziran’da Türk ordusu Tebriz’e üçüncü defa girdi. Kanunî, Van-Diyarbakır-Urfa- Antakya-Adana-Eskişchir-Izmit yolu ile 8 Ocak 1536′da istanbul’a döndü.